13 Temmuz 2010 Salı

“Can-ı Gönül” ve “Gümbür Gümbür” ve de Motivasyon…

Fenerbahçe Teknik Direktörü (ve de “Sportif Direktörü”) Aykut Kocaman Belçika kampının başında oyunculara hitaben bir konuşma yapmış. (www.fenerbahce.org.tr/fb2008/detay.asp?ContentID=20167)
Konuşmada iki cümle dikkatimi çekti :
“İlk bölümde çalışan grubu canı gönülden tebrik ediyorum.”
“ Hepinizin katkısıyla Fenerbahçe bu sezon gümbür gümbür gelecek."
24 kişilik kadrosunun(ve de sahadaki 11’nin ) nerdeyse yarısı yabancı olan ve yarısı , teknik direktörün söylediklerini , tercüme edilirse anlayan bir takımda bu iki cümle yabancı oyunculara nasıl anlatıldı ve anlatılanı , yabancı oyuncular nasıl anladı acaba ?

Geçen sene motivasyon adı altında yapılanları hatırladım. Daum döneminde Koch , doğum günlerinde oyunculara küçük şampiyonluk kupaları veriyordu. Bu , daha önceki Brezilya usulü , unlu-yumurtalı doğum günü kutlamalarının yerini almıştı.  Bir antrenman öncesi Alex’e padişah kaftanı giydirip , önünde secde edilmesi görüntüleri hala gözlerimin önünde.
Buna “Türk usulü motivasyon” diyeceğim ama yapan , Alman ! O , İstiklal Marşı çalınırken  dudaklarını oynatan , “bizden”(?) biri değil mi idi yoksa !
Futbolumuzda ,  doğum günü nedeniyle , o gün oynadıkları maçı kazanarak teknik direktöre armağan verdiklerini belirten futbolcu beyanatları var . Kaybedildiği anlaşılan bir maçın sonlarına doğru sahadaki “en yıldız” oyuncuyu çıkartıp en genç oyuncuyu oyuna sokmak da motivasyon adına kullanıldı bu ülkede. “Vur kır parçala , bu maçı kazan” da seyircinin motivasyonu (!)
Savaşa gönderir gibi yapılan ateşli soyunma odası konuşmaları ; oyundan çıkan oyuncuyu tokatlamak ;  oyundan atılan oyuncuyu hakemin gözü önünde tartaklamak  ;  saha kenarındaki teknik direktörün “el kol” hareketleri de “motivasyon” ! 
Takıma kazandırdıkları (?) yabancı oyuncuyu bizzat kendisi alıp Türkiye’ye getirerek "motive eden" kulüp başkanları var bu ülkede. Bazıları da oyuncuyu kendi kullandığı "jeep" ile getiriyor.
Kariyerli bir Hoca’yı havaalanında omuzlara alarak “motive” etmek de bize ait !
Kaybedilen maç sonrası , havaalanında takımı karşılayan 3-5 kişinin “yensek de yenilsek de…” tezahüratları “satın alınan motivasyon ” mudur acaba ?
Taraftarı olduğu kulübe , “bağdaş kurduğu”  tv ekranından “ters” motivasyon veren gazetecileri tanıyoruz artık.
“Gidip yenilip geleceğiz” , bu ülkeye özgü bir başkanın “esprili” motivasyonu …
Yaşları 18-30 arasında değişen , cepleri erken ve çok  para gören  , hayranları ile ayakları yerden kesilen futbolcuların , toplumda sahip oldukları prestijin göz kamaştıran ışığında bu “motivasyon”ları nasıl algıladıklarını merak ediyorum gerçekten . Kısa süredeki hızlı değişimleri nasıl sindiriyorlar acaba ?
Öte yandan kulüp bütçeleri ile “büyük”lüklerini tartan kulüp yöneticilerinin gözleri önünde oluşan bu tablolar karşısındaki yönetim anlayışlarını , anlamaya çalışmak boşuna bir çaba mı olur! 

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder