25 Kasım 2010 Perşembe

Bursaspor Evine Döndü

Bursaspor,Valencia'dan iki maçta toplam 10 gol yedi , bir gol attı . Sahada oynanan futbola bakarak aslında farkın 9 golden fazla olduğunu görmek mümkün.
Bursaspor maçın hemen maç başında 2 gol kaçırdı. Onları atsaydı farklı mı olurdu? Hayır. Fark bu kadar olmazdı ama Valencia gene kazanırdı. Valencia Türkiye liginde oynayan takımlardan çok farklı. Türkiye'den kim gelse sonuç benzer olurdu.
Bursaspor Avrupa'da ilk defa oynadı, tecrübe kazandı vb mazeretler üretilecektir muhtemelen.
'Tecrübe kazanmak' istikrarlı bir kurumsal yapıda olur. Gelecek yıl takımın ne olacağını bilen var mı ? Bu nedenle kazanıldığı söylenen tecrübenin yararı yok.Aslında biriken bir tecrübe de yok!
Bursaspor takımı bu lige uygun olarak hazırlandı mı? Hazırlayabilir miydi? Hazırlık, rastlantısal olarak gelen şampiyonluktan sonra yapılanlar değil elbette. Kulüp bu hedef için uzun süreli bir programı, planı bırakın hazırlamayı hayal etmiş miydi? Hayır!
Türkiye'de "Anadolu'dan şampiyon çıksın" şakşakçıları var. Sanki üç büyükler Anadolu'dan değilmiş gibi. Üç büyükler ile diğerleri arasında uçurum olduğu sürece Anadolu'dan şampiyon çıkabilir belki ama "takım" çıkmaz. Ülke temsili söz konusu ise en iyisi ve şanslısı gene üç büyüklerdir. Dünyada farklı mı oluyor?
Maçtan sonra Ertuğrul Sağlam seyircilerden özür dilemiş ve "Ortada bir fatura varsa benim ödemem gerekiyor.Kısa zamanda gereğini yapacağım" demiş. Sağlam ne umuyordu bilmem ama "seyirciden özür dilemek" zaten yanlışlığın başladığı nokta. Neden bir kişi tüm sorumluluğu taşısın! Bizim gibi kurumsallığı başaramamış ülkelerde başarı ve başarısızlık tesadüfidir. Kimse başardım dememeli, başarısızlığın sorumlusu olmak için kendini öne atmamalıdır. Galiba en önce yapılması gereken mental değişiklik de budur.
Melih Anık

15 Eylül 2010 Çarşamba

Bursaspor'un "Gerçeği"..

Valencia’ya 4-0 yenildikten sonra Ertuğrul Sağlam “Gerçeklerle Yüzleştik” demiş. Ben , maçı 0-0 berabere bitirselerdi ne diyecekti merak ediyorum.
Bu sözünden hayâlde olduklarını mı anlamalı ?

 Ertuğrul Sağlam temel eksikliklerden bahsediyor : “Bu sadece bizim değil, Türk futbolunun temel sorunu. Futbolu basit oynamayı beceremiyoruz. Alt yapılarda bu temel eğitimi veremiyoruz.”
Bu gerçekler ile şampiyonlar liginin geri kalan maçları ne olacak ? “Türk futbolunun temel sorununu”  2  hafta içinde düzeltmek mümkün olmayacağına göre şimdiden havlu atılmış diyebiliriz herhalde.

Öte yandan Bursaspor’un ilk 11'inde 6 tane yabancı var. Çoğunluk yabancılarda yani.  Dolayısıyla “Türk futbolunun temel sorunu” tanımlamasını “Türk teknik direktörün oynattığı sistem” olarak anlasak yanlış mı olur? Belki de “Türkiye’de oynanan sistem” demek istiyor. O zamanda Türkiye’ye getirilen yabancı futbolcular ya “temeli” bilmiyorlar ya da unutuyorlar sonucu çıkmaz mı ?

Ama daha 3 ay öncesine kadar Türkiye’de oynayan  Mehmet Topal Valencia’da nasıl top oynuyor? Ertuğrul Sağlam’ın istediği gibi “basit”. Demek ki Türk oyuncuda değil sorun.

İlk mağlubiyetin faturasını , oyuncunun mentalitesine çıkarmak doğru mu?    

Melih Anık

14 Eylül 2010 Salı

Ceyhun Eriş ve Onun Gibiler

Ceyhun yetenekleri çerçevesinde olması gereken yerde olamamış bir futbolcu. Kendisi mutlaka nedenlerini biliyordur. Mesleğinin sonuna geldiği bu günlerde anlamışsa bile artık çok geç.

Dün gece Trabzonspor-Sivasspor maçı 3-0 olduğunda Sivasspor'un bir akınını sürükleyen Ceyhun, topla orta sahaya kadar geldi ve durdu. Etrafında kendi takım arkadaşları yoktu. Onlara hadi gelsenize gibilerinden bir el hareketi yaptı.

Gerekli miydi bilmiyorum. Ama dışardan algılanan resim hiç de hoş görünmüyordu.Ayrıca bu hareketi onun takımdaki durumunu da etkileyecekti. Ceyhun hepsine "benim gibi çabalayın" diyordu. Muhtemelen takım arkadaşları onun , bu kendini diğerlerinden ayıran görüntüsünden hoşlanmayacaktı. Öte yandan kenarda takım sorumluluğunu taşıyan bir de teknik adam var. Onun da yetki alanına girmeye başlıyordu.

Ülkemizdeki takımlarda Ceyhun'un yaptıklarına benzer davranış içinde olan pek çok oyuncu var.Oyuncuların bu egosu yüksek davranışlarını törpülemek mümkün değil mi? Futbolcu yetiştirilirken bu konuda eğitilmiyor mu?(Bizde eğitilmediği kesin!)

Takım oyununda başarı, ekip olmaktan geldiğine göre Ceyhun gibi oyuncular bir çeşit bireysel anlayışı yansıtmaktalar.Ve maalesef bu bize özgü. Bir anlamda suçlanmaktan kaçış , kendini kurtarma duygusu şeklindeki davranış biçimi , "star" oyuncudan hoşlananlar için hoş görülebilir hatta gerekli bir duygu . Sahaya yansıması ise bunu doğrulamıyor.

Gelişmiş ülkelerde ise insanlar kendi yaptıkları ile meşguller. Attığın mükemmel pası gol yapamayanı kenara alan biri de var kenarda. Senin ayrıca dürtmene de gerek yok.

Bu ayrımı yapabilecek bir seyirci de varsa , kişisel kahramanlıklar da bizde olduğu kadar alkış almaz.

Melih Anık

3 Eylül 2010 Cuma

Futbolun "Mesaj"ları

Real Madrid'e transfer olan Mesut Özil Almanya'nın Belçika karşısındaki 11'inde idi. Öyle ahım şahım bir oyun da çıkarmadı. 88.dakikada oyundan alındı. Almanya'nın maçı önde götürmesi de Mesut Özil'in daha önce oyundan alınmamasına neden olmuş olabilir. Sanırım bu , bir sonraki maç için bir mesajdır oyuncuya.
Bizim teknik direktörlerimiz böyle bir durumda oyuncuyu ilk yanlış hareketinde dışarı alırlardı . Amaç, mesaj vermektir : "Real Madrid'e de gitsen burada patron benim , oyundan alırım."
Bir de "alkışlatmak için oyundan aldı" inanışı vardır. Son dakikalarda oyundan alınanın yerine giren "figüran" durumuna düşer.
Milli olma sayısı düşünülerek son dakikada kendisine "milli forma teslim edilen"ler de vardır.
Geçmişte kendi takımında oynamayan oyuncuları oynatan teknik direktörler de gördük. Mesaj açık orada da : "Sizin oynatamadığınızı  BEN oynatırım"
Böyle, anlamı kişiselleştirilebilecek mesajlara tanık olunca futbolun bir taktik işi olmadığını düşünüyorum bazen.
Şimdi kendi takımında oynamayan Kazım'ı milli kadroya almışlar ve oynattılar. Oğuz Çetin seçtiği , Hiddink oynattığı için bu olayda "Avrupalı kafa"nın etkisi üzerine yorum yapmak için erken. Takım kazandıkça da sorun olmayacak.
Brezilyalı oyuncuların özellikle Türkiye'ye transfer döneminde milli takıma alınıp sonra bir daha hatırlanmamaları da bir Brezilya'nın ihracat oyunu gibi geliyor bana.
Gazetelerdeki transfer dedikodularının oyuncu menecerlerinin gayretleri sonucu olduğu da açık değil mi ! Gazeteler bu oyuna nasıl düşerler acaba ?
Rijkaard'ın beden dili de kendi başına mesaj !
Oyuncuların gol sevinçleri de mesaj iletmek için kullanılıyor. En son maçta , Alex'in kornerden gelen pasını Lugano kafa ile gol yaptıktan sonra Alex,Lugano ve Bilica'nın birbirlerine sarılırken etrafa attıkları bakışlar ile nasıl bir mesaj verdiklerini de gidişattan çıkaracağız artık.
Melih Anık

1 Eylül 2010 Çarşamba

Teknik Adam Seçme Kriteri

Alman disiplini lâzım: Löw
Şeytan gibi : Rıdvan Dilmen
Yıldız tanımaz ve sert : Zeman
Derbi kralı : Turhan Sofuoğlu
Bizden olsun : Mustafa Denizli
İstikrarı koruyalım : Oğuz Çetin
Ülkeyi biliyor  : Daum
Başarıya aç olsun : Zico
Tecrübeli olsun : Aragones
Bizi tanıyor : Daum
Evlâdımız : Aykut Kocaman
Sıradaki :   ????

8 Ağustos 2010 Pazar

Aziz Yıldırım Alex’e "Takımı Toparlayın" Demiş

7 Ağustos 2010 tarihinde çıkan Hürriyet’teki habere göre :  
“Aziz Yıldırım sert çıkmış”   (Hürriyet hep başlıkları böyle ‘sert’ atıyor) ve demiş ki : “Bu takımı bir an önce toparlayın"
Habere göre :
"Young Boys hezimetiyle krize giren F.Bahçe’de kulüp başkanı Aziz Yıldırım duruma el koydu.
Yıldırım dün kulübe çağırdığı Lugano ve Alex’le bir görüşme yaptı. Önce Lugano’yu kabul eden Yıldırım, “sakatlığın ne durumda. Ligin ilk maçına yetişecek misin?” diye sorup, durumu hakkında bilgi aldı .  Ardından kaptan Alex’e, “Bu takımı bir an önce toparlayın” talimatı verdi. Teknik direktör Aykut Kocaman dün akşamki antrenman öncesi tesislerde Alex , Emre ve Volkan ile bir görüşme yaptı. Ligin başlamasına kısa bir süre kaldığını hatırlatan Kocaman, “Artık toparlanmalısınız. Herkes kendine dikkat etsin” ifadelerini kullandı.” (http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/15504350.asp?gid=373)

6 Ağustos 2010 Cuma

“Büyük Kulüp” Bunu Yapar mı ?

Spor Yazarı Alaattin Metin Akşam’daki köşesinde “Büyük İddaa” başlığı ile bir yazı yazmış. Fenerbahçe kulübünün “iç işlerinden” haber vermiş. 
Yazıda Lugano, Guiza, Önder,Deivid,Kazım,Semih,Volkan Babacan, Christian ve Santos var.
“Lugano’nun ayağındaki  yırtığa rağmen 5 gün sonra (Ağustos)  milli maça gitmesine ne demeli”ymiş !  Avrupa’da bir takım ile anlaşmak üzere olduğu için Avrupa kupası maçında oynamadığı “iddia edilmiş”. Oyuncunun sakat olmadığını “iddia edenler” varmış.
Getafe, Guiza’ya durumunu çöz de gel demiş.
“Aykut Kocaman, Kazım, Semih, Deivid, Önder ve Volkan Babacan gibi sorun çıkaran, düzeni bozulan futbolcuların kulüple ilişkilerinin kesilmesini istiyor.”

5 Ağustos 2010 Perşembe

Artık Yama Tutmaz - Fenerbahçe Sezonu Bitirdi

Aykut Kocaman Young Boys’a elenmenin ardından yaptığı basın toplantısında her zamanki gibi “açık” konuştu.
"Doğrusunu söylemek gerekirse birikmiş sorunlarımız var. Bunlarla yüzleşmek zorundayız. Gol sorunu ve gol yeme sorunu her zaman olabilir. Bir takım için 'Çok gol yiyor' veya 'Atamıyor' denilebilir. Her zaman söylenen klişelerdir bunlar.  Ancak, Fenerbahçe'deki  13-14 aylık serüvenim içinde dışarından da gördüğüm şey; birikmiş sorunlarımız var ve bunlarla yüzleşme zamanımız geldi. Geçen sene veya Daum'dan dolayı oldu diye asla demiyorum. Genel olarak söylüyorum bunları. Bunları tespit ve tedavi etmesi gereken de benim. Bunu söylüyorum en azından" dedi.
Bu beyandan ortaya çıkan Kocaman’ın “birikmiş sorunları” bildiği ve buna rağmen görevi kabul ettiğidir . Demek ki sorunların düzeleceğine ve kendisinin düzelteceğine inanmış. Daha da önemlisi bu sorunları düzeltirken yaşanacak süreçte camianın yaşanacaklara dayanabileceğine de inanmış. Zamanı gelen (hatta geçmiş) “yüzleşme” tek taraflı olmaz ki . Kocaman da “aynaya bakmak”tan söz etmiyor herhalde. Sorumluluğu üstlenişi de ondan beklenen bir “duruş”.

18 Temmuz 2010 Pazar

“Futbol bir Eğlence” midir ?

Fenerbahçe ilk hazırlık maçını yaptı ve Az Alkmaar’a 2-0 yenildi.
İlk maçların hep bir özrü vardır..
 Antrenman yüklemesi , yeni kadro , yeni sistem  vb..
Az Alkmaar maçı için yapılan  150 km yol, aşırı yağış ,fırtına da eklenebilir.
“Çimenler kesilmişti ( kesilmemişti )” , “maçın geç başlaması konsantrasyonu bozdu” , “tribünler sahaya çok yakındı” , “seyircinin tacizi futbolcularımızı etkiledi”  vb gibi özürler de sıralansa şaşırtıcı olmaz.  Malum bizde “taciz edildim” diye sahadan çıkan oyuncu var.
As oyuncuların olmaması da bir mazeret sayılabilir.
Fenerbahçe TV’sinde “yorum yapma izni” alabilenler eminim ki daha çok bahane bulabilirler.
Ama gerçek ortada..
Fenerbahçe’nin oynadığına sanırım  “çağdaş futbol” denmiyor.

13 Temmuz 2010 Salı

“Can-ı Gönül” ve “Gümbür Gümbür” ve de Motivasyon…

Fenerbahçe Teknik Direktörü (ve de “Sportif Direktörü”) Aykut Kocaman Belçika kampının başında oyunculara hitaben bir konuşma yapmış. (www.fenerbahce.org.tr/fb2008/detay.asp?ContentID=20167)
Konuşmada iki cümle dikkatimi çekti :
“İlk bölümde çalışan grubu canı gönülden tebrik ediyorum.”
“ Hepinizin katkısıyla Fenerbahçe bu sezon gümbür gümbür gelecek."
24 kişilik kadrosunun(ve de sahadaki 11’nin ) nerdeyse yarısı yabancı olan ve yarısı , teknik direktörün söylediklerini , tercüme edilirse anlayan bir takımda bu iki cümle yabancı oyunculara nasıl anlatıldı ve anlatılanı , yabancı oyuncular nasıl anladı acaba ?

27 Haziran 2010 Pazar

Teknik Direktör Aykut Kocaman ile Fenerbahçe’nin Yeni Görünümü

2009 Haziran ayında , Fenerbahçe ,  efsane futbolcularından Aykut Kocaman’ı  Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Şubesi Sportif Direktörlüğü'ne getirmişti.
Aziz Yıldırım ,imza töreninde: “Sportif direktörlük geniş bir kapsam. Aykut'la beraber düşüncelerimizi ve koymuş olduğumuz hedefleri, önümüzdeki 3 yıl içinde inşallah yerine getireceğiz. Ondan sonraki yıllarda da bu sportif direktörlüğün esas amacı olan tüm bu şubeyi idare etme pozisyonuna inşallah Aykut Kocaman bu kulüpte gelecektir.
…..
3 yıllık dönemin ardından bu sportif direktörlüğü yapması gereken ki ; Avrupai anlamda söylüyorum bunları, yapması gereken konuları, Aykut Kocaman bu kulüpte yapacaktır'' demişti.

18 Haziran 2010 Cuma

Fenerbahçe’de Kılıçlar Çekildi !!! Fenerbahçe Göndermek İstiyor , Daum Direniyor !

Fenerbahçe Spor Kulübü Daum ile yaptığı görüşme hakkında “bilgilendirme”  yayımladı.
Tarafların karşılıklı olarak restleştiklerini anlamamak olanaksız. Her iki taraf da sözleşmenin satır aralarını kullanarak kendileri için en kârlı sonuca ulaşmaya çalışıyor.
 Buna bir “ölümüne dans” diyebiliriz. Bugün yaşananlar  ilerde UEFA nezdinde yapılacak başvurular için “kanıt” oluşturmaya yönelik gibi durmaktadır.
“…. sözleşmesi ile sınırları belirlenmiş görevleri ve bu görevlere ilişkin ortaya çıkan sonuçlar değerlendirilmiştir”  ifadesi neyi hedeflendiğinin açık bir göstergesidir.