5 Ağustos 2010 Perşembe

Artık Yama Tutmaz - Fenerbahçe Sezonu Bitirdi

Aykut Kocaman Young Boys’a elenmenin ardından yaptığı basın toplantısında her zamanki gibi “açık” konuştu.
"Doğrusunu söylemek gerekirse birikmiş sorunlarımız var. Bunlarla yüzleşmek zorundayız. Gol sorunu ve gol yeme sorunu her zaman olabilir. Bir takım için 'Çok gol yiyor' veya 'Atamıyor' denilebilir. Her zaman söylenen klişelerdir bunlar.  Ancak, Fenerbahçe'deki  13-14 aylık serüvenim içinde dışarından da gördüğüm şey; birikmiş sorunlarımız var ve bunlarla yüzleşme zamanımız geldi. Geçen sene veya Daum'dan dolayı oldu diye asla demiyorum. Genel olarak söylüyorum bunları. Bunları tespit ve tedavi etmesi gereken de benim. Bunu söylüyorum en azından" dedi.
Bu beyandan ortaya çıkan Kocaman’ın “birikmiş sorunları” bildiği ve buna rağmen görevi kabul ettiğidir . Demek ki sorunların düzeleceğine ve kendisinin düzelteceğine inanmış. Daha da önemlisi bu sorunları düzeltirken yaşanacak süreçte camianın yaşanacaklara dayanabileceğine de inanmış. Zamanı gelen (hatta geçmiş) “yüzleşme” tek taraflı olmaz ki . Kocaman da “aynaya bakmak”tan söz etmiyor herhalde. Sorumluluğu üstlenişi de ondan beklenen bir “duruş”.
Kocaman’ın “ 13-14 aylık serüvenim içinde dışarıdan gördüğüm şey” dikkat çekmesi gereken bir saptamadır.  Fenerbahçe içinde “serüven  yaşanması” , kulağa makul gelmektedir ama bu cümlede  dikkat çeken husus “İçinde ve dışarıdan ”dır !  Zira bu ifade Kocaman’ın geçen sene ne durumda olduğunun özetidir.  “Sportif Direktör” olarak kulüp “içinde” ama takıma “dışarıdan”  bakıyor. Yani adı var ama işlevi yok. Ne için ? Kulüp için elzem olduğuna inanılan bir pozisyonu “yerleştirmek” için. “Yanlış” o zaman başlamış meğerse.
Kocaman’ın kararlılığına saygı duymak ama “gerçekçi”liğini kuşkuyla karşılamak gerek. Görevini biliyor ama yapabilip yapamayacağından , iplerin elinde olduğundan emin değil çünkü .
 Kocaman’ın son zamanlarda sık kullandığı bir cümle var : “Fenerbahçe değişecek”
“Çalışmayı seven ve koşan bir takım yaratma” hedefi, değişim için tasarlanan çözümü ile birlikte takım içinde bazı oyuncuların da “topun ağzında” olduğunu ortaya koyuyor.
İşte bu noktada “doğru ve yanlış” yan yana.
Fenerbahçe’nin değişmesi zorunlu ama “topun ağzındaki” oyuncular da hala takımda.O oyuncuların kimler olduğu da herkesin bildiği bir gerçek.
Takımdaki havayı(?) görmek için tv’de antrenmanı seyretmek bile yeterli . Geçen sene “küçük kupalar” , “kavuklar” ile herkes eğlenirdi(!) Şimdi takım birlikte koşarken eğlenenler var ama biz ona “dalga geçme” diyoruz.   Kocaman , yanında diz çöktüğü Brezilyalının yanağını şefkatle okşuyor.  Bazı futbolcular da “hırslarının kurbanı”(?) Nedense bizi buluyor!
 Kocaman’ın “hem değişim yaşanacak hem de şampiyonluğa oynanacak” hedefinin gerçekçi olmadığını da son maçta gördük.
Young Boys maçının kaybıyla , Deniz Gökçe’ye göre zaten zararda olan Fenerbahçe muhtemel bir geliri kaybetti . “Topun ateşlenmesi” ile birlikte beşe alınan üçe gideceği için kazanamadan “elden çıkarılacak”.  Ayrıca transferde ön hazırlığı olmadığı açıkça görülen Fenerbahçe son an hamleleri ile üçe alınabilecek olanı beşe alarak ilave yükler ile kadrosunu “takviye”(? ) edecek.
15-20 milyon euroluk bonservis bedeli  isteyen kulüpler  ile  aklını çelmeye çalıştığınız futbolcularla uğraşmaya gerek var mı ? (O paranın 1 milyonu ile Olimpiyat şampiyonu çıkartılır ! ) Takımda ilk değişmesi gereken husus ,  Avrupa’nın ıskartaya ayırdığının transfer edildiği  kanısının ortadan silinmesidir. Türkiye’ye gelmek isteyeni getirebiliyorsun. Bir anlamda , hak ettiğinden fazlasını verdiğini ya da “müşterisi” olmayanı .  “Fenerbahçe parayı bastırıp her istediğini alamıyor” yani.  
Geçen sezonun kapanmasından bu yana 3 aya yakın süre geçmiş , hala takımdan gideceklerden bahsediliyor , sezon açılmadan “temizlik” yapılacağına .
Bir takımın Teknik “her şeyi” olan bir yöneticinin uluslar arası düzeyde kart vizitlerle dolu bir çantası ve biriktirdiği ilişkileri olmak zorundadır.  Dünyada ses getirecek başarılar beklenen bir teknik adamın gücü,  takıma aday oyuncu portföyünün zenginliği ile ölçülür. Onun “keşfedeceğine” , “parlatacağına” inanan destekçilerinin olması gerekir , hem de dünya çapında. Sportif Direktör , bir telefonla oyuncu bulur. Kocaman’ın böyle bir portföyü var mı ?
Kocaman , bir konuşmasında “Sportif direktörlük” yerine şu anda “teknik direktörlük” yapması gerektiğini belirtmişti. Takım düzelecek ve o yerine dönecek . Ama ilk etapta, her anlamda “takım”ın kurulması gerekiyor. O da Sportif Direktör’ün işi.  Kocaman elindekinden  bir “takım” çıkabileceğine inanmış olmalı ki  önceliği sahadaki takıma vermiş.  O, kendisi olmadan  “takım” çıkarılacağını düşünmüyorsa o zaman kurduğu teknik kadroya ne gerek vardı ? Yardımcısını da kendisi seçmemiş mi idi? Yoksa kendisi ile çalışabilecek olanı mı alabildi ? Aslına bakarsanız yönetim de teknik adam da ayni.  İşbölümüne inanmıyor  , ekibine güvenmiyor.
Fenerbahçe’de “Sportif Direktörlük” , “olmazsa olmaz” ise o  koltuk boş kalmamalıdr.
Yönetim şemaları boşluğu kaldırmaz. Yönetimlerde örneğin patron müdürün görevini yapıyorsa müdürün sadece ismi müdürdür ama yaptığı iş şefe aittir. Bu silsile olarak en alt kademeye kadar gider, kimse kendi işini yapamaz olur. Fenerbahçe’nin  sorunu budur. Ama en önemli sorunu bu durumu görmesi ve düzeltmesi gerekenlerin müdahale etmemesidir.Hatta bu durumdan “keyif” alınmaktadır.
Bizim kulüplerimizde Başkan’ın dediği olur. Onun için herkes bir laf söyleyecekse önce “Başkan”a  teşekkür ediyor. Nerdeyse “Hava bugün güzel ,Başkanımıza teşekkür ederim” diyecekler.
Her biri bir şirketin sahibi olan kişiler herhalde kendi şirketlerinde de kurumsallaşamadıklarından, kulüp yönetimi gibi  “gönül işleri”nde de kurumsallığı uygulayamamaktadırlar. Yanlarında onları uyaracak biri olmamakta ya da “keyiflerini kaçıracak söz” duymak  istememekteler.  Bu nedenle aslında 10 kişiden oluşan yönetimlerden “bir kişilik” ses duyulmakta.
Kocaman’ın iyi niyetli ve pek çok iyi vasfının olduğunu biliyoruz ama daha işin başında ortaya çıkan tablo “kurtlar sofrası” için çok “naif”(temiz ve iyiniyetli ) olduğunu düşündürtüyor.
Onun gibi bir teknik adam , seçilmiş “özel kelime ve cümleler”le derdini anlatsa da dinleyenler ondan daha “arif” olduğu için ne demek istendiğini hemen anlayacaklar.
Hele bir teknik adam “Son 5 yılda alınan şampiyonluk sayısı 1” derse sınırları aşmış , kendi yönetiminin kendi tv’sinde sabah akşam reklamını yaptığı başarı hikayesinin altını kazımışsa (ki bu sözleri Fenerbahçe internet sayfası da kazımış!) kendi geleceğini de tayin etmiş demektir. Yönetimler bunu unutmaz. Aykut Kocaman bu sözleri ile kendi inişini başlatmıştır.
Çünkü  “değişim”in sadece saha ile sınırlı ve yeterli olmadığının arkasına saklanmış gerçekler , hiçbir zaman  sağlanamayan istikrar , başarısız teknik adam ve oyuncu tercihleri  , takıma müdahaleler  ile olayların tam “göbeği”nde duran yönetimin  dikkatini mutlaka çekmiştir. Yönetim , sahada yapamadıklarını  olumlu bir bilanço (Gökçe’ye göre olumsuz) ile kapatmaya çalışırken kendi “evlâdı”ndan  gelen bu nazik ama tehlikeli işareti “fişek” gibi anlayacaktır.Ama işarete değil, işareti atana “bakacak”lardır.
Başkan’ın , tevazu(?) ile belirttiği , herkes kadar anladığını belirttiği futbol ile böyle bir iddiası olmadığı için uzmanına bırakılmış  voleybolda kazanılan başarı farkları , durumu yeterince ortaya koymaktadır zaten.
Fenerbahçe “kulesi”ndeki ilk iskambil kağıdı çekilmiştir.
Yıllardır yıkılanın yerine yeni bir kule kurulmaktadır. Umarım , yıkılması muhtemel iskambil kulesinin yerine yeni bir iskambil kulesi kurulmaz.
Melih Anık

Not  :  Aslına bakılırsa Fenerbahçe için çizilen tablo Galatasaray ve Beşiktaş için de üç aşağı beş yukarı aynidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder